Jandarma Kurmay Albay Aziz ERGEN’i 6 Mart 2015’te kaybettiğimiz gazeteci Ünal İNANÇ’ın işyerinde tanımıştım. Ünal Ağabey, ‘Çuvalın intikamını alan komutan” diyerek tanıştırmıştı bizi. Ünal İNANÇ polis ve adliye muhabirliği yapan aynı zamanda Şehit ve Gaziler Vakfı Başkanı olan ünlü bir gazeteciydi. O gün orada PKK ile bir çatışmada gözlerini kaybeden ve Şehit Mektupları Kitabının yazarı Hüseyin ÖZLÜK’te vardı.
ABD Bağımsızlık Günü olarak bilinen 4 Temmuz 2003 tarihinde gerçekleşen ÇUVAL olayından bir hafta sonra Şırnak’taki alayda görevlendirilen Albay Aziz ERGEN’e 19 Mayıs 2004 günü Kuzey Irak’ta Kokpi Tepede bulunan timinden bir mesaj gelir. Tim komutanı Üsteğmen; üsse doğru 15 askeri araçla ve uzun namlulu silahlarıyla ABD üniformalı askerlerin yanı sıra peşmergelerden ve PKK’lılardan oluşan 60-70 kişilik bir grubun yaklaşmakta olduğunu bildirir. Aziz Albay hemen üs bölgesine intikal eder. “Yaklaşmayın, durun” ikazını dinlemeyen grubu etkisiz hale getirdikten sonra başında bulunan ABD’li Albay Martin ROLLİNSON ile beş peşmergeyi gözaltına alarak sorgulamaya başlar. Grubun niyetinin timdeki askerlerimizi esir alıp Bağdat’a götürmek ve böylece 2. ÇUVAL olayını gerçekleştirmek olduğu anlaşılır. Türkçe konuşan ABD’li albayın; “Burası ABD bölgesi, ne işiniz var burada” diyerek diklenmesi üzerine Aziz Albay hepsini çırılçıplak soyar ve dizlerinin üzerine çökertir. Korkudan titreyen altı kişinin içinden Albay Martin’i alır büyük bir uçurumun üzerindeki kayanın ucuna getirir. Sorgu devam etmekte ve Martin’in korku ve titremesi daha da artmaktadır. Bu arada olay ilgili birimlere bildirilir. Albay Martin’in Türkiye’de Kara Harp Akademisi mezunu olduğu anlaşılır. Aziz Albay sorgu bittikten sonra Martin’i Türkiye’ye getirmeyi ve ilgili makamlara teslim etmeyi düşünmektedir. Bu sırada bazı telefonlar gelir. Bunlardan birinde akademide Martin’in hocası olan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç YALMAN çıkar karşısına. Aziz Albay’dan gerekli bilgiyi aldıktan sonra Amerikalıyı ister ve onunla da konuşur. Devreye başka makamlar ve yetkililer de girer ve Aziz Albay’dan grubun serbest bırakılması emredilir. Askerdir, emre uymak zorundadır ve olay böylece kapanır.
TOPUKTAN TÜRK USULÜ KARŞILIK
ÇUVAL olayından 1.5 yıl sonra 9 Aralık 2004’de Türkiye’deki en üst ABD temsilciliği olan Savunma İşbirliği Ofisi (ODC) komutanlığına atanan Hava Tümgeneral Peter SUTTON Almanya’dan Ankara’ya geldi. Esenboğa Havalimanı’nda SUTTON’u karşılamak ve korumak üzere hazır bulunan ekipteki TSK mensubu A.D’nin bir anda ateşlenen hafif makinalı silahından (MP5) seri halinde çıkan 5 kurşundan biri Tümgeneralin sol topuğuna isabet etti. SUTTON özel bir hastanede tedavi edilirken “Topuktan Türk usulü karşılık” kayıtlara kaza olarak geçti.
Bu olaydan bir hafta sonra 17 Aralık 2004’te Bağdat’ta Türkiye Büyükelçiliği’ni koruma görevine atanan 5 kişilik özel harekat timi kara yoluyla görevi devralmaya giderken pusuya düşürüldü. Başkomiser Nihat AKŞAN ile polis memurları Adem ÇİÇEK, Bülent KIRANŞAL, Bilal ÜRGEN ve Süleyman KARAHASANOĞLU şehit edildiler.
AL SANA ÇUVAL..
Karadeniz’de yapılan NATO tatbikatından dönen ABD 6. Filosuna ait USS ROSS (DDG 71) İstanbul Sarayburnu önlerinde demirlemişti. 12 Kasım 2014 günü Eminönü’nde dolaşan Amerikalı bahriyelileri fark eden Türkiye Gençlik Birliği üyesi olan gençler önce ABD Ordusu askerleri olduğunu doğrulttular sonra “Sizleri katil olarak tanıyoruz, topraklarımızdan defolup gidin“ dedikten sonra “Yankee Go Home, Kahrolsun Amerika” diyerek bağırmaya başladılar. Amerikalı askerler şaşırmış ve korkmaya başlamışlardı. Gençler bu sırada ellerinde bulunan çuvalları onların başlarına geçirdi.
4 Temmuz 2003 günü aynı zamanda ABD’nin Bağımsızlık Günü’ydü. Bugünden başlayarak dört gün bir bayram gibi kutlanıyor, bütün okullar ve kamu işyerleri tatil yapıyorlardı. Bu yüzden ÇUVAL Olayını haber alan Türk makamlarının telefonlarına cevap verilmiyordu. CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL iktidarın nota vermesini önerdi. O dönem Başbakan olan ERDOĞAN; “ne notası, müzik notası mı vereceğiz” diyerek bu öneriyi reddetti.
ÇUVAL Olayı kahraman ordumuzun ve yüce milletimizin onur ve itibarını yaralayan acı bir olaydı. Bütün yurtta derin bir üzüntü ve tepki yarattı. Buna karşılık olarak yukarıda anlattıklarımız bu acı ve üzüntüyü giderdi mi, intikam almaya yetti mi ?
Ben yeterli olmadığını, intikam alınmadığını düşünüyorum. Çünkü; 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidar olmasıyla müttefikimiz, stratejik ortağımız olarak dayatılan ABD’ nin ilk yaptığı değildi bu çuval olayı…Kendi savunma çıkarı için yurdumuzu yirmiye yakın üsle doldurmuş, Jüpiter ve Nike füzeleriyle donatmış, İncirlik’ten her gün kalkan U-2 uçaklarıyla Moskova üzerinde uçarak keşif ve istihbarat yapmış, Karadeniz kıyılarımıza yerleştirdiği radarlarla muhtemel bir savaşta ülkemizi Sovyetlerin ilk hedefi haline getirmişti. Bu arada Kıbrıs’ta Türklere yönelen EOKA saldırılarını önlemek isteyen Başbakan İsmet İNÖNÜ’ye Başkan JOHNSON tarafından küstah bir mektup gönderilmişti.
Haşhaş ekimini yasaklayan ABD, Türk köylüsünün üretim ve ekmeğine engel olmuş, Kıbrıs Barış Harekatı sonrası uyguladığı ambargo ile ekonomimizi temelden sarsmıştı.
Ayrıca DISPLAY DETERMINATION NATO Tatbikatı sırasında 2 Ekim 1992 gecesi Saratoga uçak gemisinden atılan iki Sea Sparrow füzesi ile Muavenet fırkateynimizi vurmuşlar, komutan dahil beş askerimizi şehit etmişlerdi. 22 askerimizin de yaralandığı bu olayı kaza olarak geçiştirmişlerdi.
Dostumuz, müttefikimiz olarak bize 75 yıldır dayatılan bu ilişkide bu yapılanlar hangi dostluğa sığar, hangi müttefikliğe uygun olur ? Bu gerçeği görmek ve buna göre ilişkilerimizi yeniden düzenlemek zorundayız. Kısaca diyebiliriz ki; intikam alınmadı.
Fikret GÖKÇE
Kıbrıs Gazisi – Mak. Müh.