rasimyilmaz08 @ hotmail.com

Kıssadan Hisse…

Genç bir adam, yaşlı kadının yanına sokulur ve adam sorar:

"Beni hatırlıyor musun?"

Yaşlı kadın:
“Hayır!” der.

Genç adam ona öğrencisi olduğunu söyler.

Kadın sorar: "Ne iş yapıyorsun, ?"

Genç adam "Öğretmenim!” der.

"Ah, ne iyi, benim gibi…" der yaşlı kadın.

"Evet, öğretmen oldum, çünkü siz beni sizin gibi olmaya teşvik ettiniz."

Yaşlı kadın merakla genç adama ne zaman öğretmen olmaya karar verdiğini bunun nasıl olduğunu sorar.

Genç adam ona hikâyesini anlatır:

 

"Bir gün, bir sınıf arkadaşım okula güzel yeni bir saatle geldi. Çok beğenmiştim ve saati cebinden çaldım.

Kısa bir süre sonra arkadaşım saatinin kaybolduğunu fark etti ve hemen öğretmenimize, yani size şikâyette bulundu. Siz sınıfa seslendiniz:
‘Bu öğrencinin saati bugün ders sırasında çalındı. Kim çaldıysa lütfen geri versin.’

Geri vermedim, vermek istemedim, çünkü utandım. Kapıyı kapattınız ve hepimize ayağa kalkıp bir daire oluşturmamızı söylediniz.

Saat bulunana kadar ceplerimizi tek tek arayacağınızı söylediniz. O anlarda neler hissettiğimi asla bilemezsiniz. Ancak gözlerimizi kapatmamızı, gözlerimiz kapalıysa saati arayacağınızı söylediniz.

Biz de öyle yaptık. Cepten cebe dolaştınız. Benim cebimi karıştırdığınızda saati bulup aldınız. Ama yine de bulmamış gibi son öğrenciye kadar aramayı sürdürdünüz. İşinizi bitirdiğinizde de: ‘Gözlerinizi açın, saat bende.’ dediniz.

 

Saatin benden çıktığını belli etmediniz ve olaydan hiç söz etmediniz. Saati kimin çaldığını da hiç kimse bilemedi. 

O gün onurumu sonsuza dek kurtardınız. Hayatımın en utanç verici günüydü. Sizin o davranışınız bütün yaşamımın adeta dönüm noktası oldu ve bende çok olumlu bir travma yarattı.

Siz hiçbir şey söylemediniz, beni azarlamadınız. Bana ahlak dersi vermek, ya da öğütlerde bulunmak için beni bir kenara çekmediniz.

Bu davranışınızla ne demek istediğinizi, gerçek bir eğitimcinin nasıl olması gerektiğini çok iyi anlamıştım. 

Bu olayı hatırlıyor musunuz hocam?”

Yaşlı öğretmen:
“Evet, hatırlıyorum. Sizi de hatırlıyorum, ama saati çalanın siz olduğunuzu hatırlamıyorum. Çünkü arama yaparken ben de gözlerimi kapamıştım.”

 

Bir Kıssadan Hisse daha…
Bir de benim yaşadığım bir olayı anlatayım.


1993 yılıydı. Büyük kızım dört yaşlarında. Ankara’da kızımla bir süre Kızılay’da dolaştıktan sonra Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneği’ne gittik.


Birkaç arkadaş söyleşiyoruz. Bir öğretmen arkadaşım kızımla yan masada okey taşlarıyla oynuyorlar. Öğretmenle kızımın konuşmalarını duyabiliyoruz. Öğretmen arkadaş okey taşları aracılığıyla sayıları, sayı saymasını öğretmeye çalışıyor. Fakat öğretmenin konuşmalarından okey taşlarından birinin eksik olduğu anlaşılıyor. Eksik çıkan taş için öğretmen:
“Sıla, bu eksik taşı baban çalmıştır!” diyor. Taşları yeniden sayıyorlar, yine eksik çıkıyor. Öğretmen, sözünü yineliyor:
“Sıla, bu eksik taşı kesin baban çalmıştır!”

Bunu der demez öğretmene dönüyorum, sert bir şekilde:
“Arkadaşım, kızımın yanından kalkar mısın?” diye uyarıyorum. Oradakiler şaşırıyorlar, ne oluğunu anlayamıyorlar. Ben yeniden sesimi yükselterek:
“Kızımın yanından kalk ve bir daha kızım ile görüşme!” diyorum. Salonda bir anda soğuk rüzgârlar esiyor…
Öğretmen:
“Abi ne oldu, bir hata mı yaptım?” diye sorunca:
“Sen, bir öğretmen olarak kızımın kafasına babasının bir şeyler çalabileceğini sokuyorsun. Bir eğitici, bir öğretmen böyle davranmamalıdır. Lütfen kızımı rahat bırakın!...” diye yanıtlıyorum.

*                    *                *

Öğretmen, öğrenci için sadece okuma yazmayı öğreten biri değil, aynı zamanda öğrenci için bir rol modeldir. Öğrenci, öğretmeninin her türlü davranışını, konuşmasını, hata gülüşünü bile örnek alır. Hem bu öyle bir örnek alıştır ki farkında olmadan yaşam boyu devam eder. Bu nedenle öğretmenlik başka mesleklerle karşılaştırılmamalıdır.

Birkaç gün önce gittiğimiz bir taziye evinde, emekli Halim öğretmen, sohbet esnasında Alinaz ağabeyin öğretmen olan oğlu Yüksel  beye şöyle bir soru yöneltti:
“Yüksel  bey, siz okullardaki bu kılık kıyafet serbestliğini nasıl buluyorsunuz?”
Öğretmen yanıtladı: 
“Hocam, özgürlükler açısından doğru olsa bile bu hak rastgele ve disiplinsiz bir biçimde kullanıldığı için ben onaylamıyorum.”  Halim öğretmenin kaygısını anlamamak mümkün değildi. Aslında genç öğretmenimin verdiği yanıtta sıradan değildi.


Şimdi bir öğretmen düşünün; saç sakal karışmış, üst baştakiler çul çaput, don, şalvar mı, beli değil… Kadın öğretmen kara çarşaflı… Özellikle de günümüzde Arap seviciliği ve Arap görüntüsü özentisi içerisinde olan kadın ya da erkek öğretmenler çocuklara rol model mi olacaklar?… Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktur. Modern dünyadan kopuk, çağ dışı giyim kuşam, özensiz yaşam biçimi, öğretmenlere yakışan bir durum değildir. Bunlar yetmezmiş gibi en ufak bir pedagojik eğitimi olmayan, hiçbir öğretim yöntemini bilmeyen imamların okullarda derslere girmesi tam bir çağ dışılıktır, ülke eğitim sisteminin dibe vurmasıdır. Türkiye halkı buna izin vermemelidir.