rasimyilmaz08 @ hotmail.com

“ Yeryüzü ve gökler adalet sayesinde ayakta durur!”

Ali Semerkandi

Adamın biri Müslüman mezarlığına ölü bir köpek gömer…

Görenler onu, zamanın kadısına şikâyet ederler. Kadı, adamı çağırır ve işin aslını sorar…

Adam;

"Doğrudur kadı hazretleri, öyle yaptım çünkü köpeğin bana vasiyeti böyleydi, onun vasiyetini yerine getirdim." der.

Kadı;

Aklımızla alay mı ediyorsun efendi" diye çıkışınca…

Adam;

Hayır, efendim, aynı zamanda kadıya da 10.000 dirhem vermemi vasiyet etti." der…

Bunu duyan Kadı hemen;

"Rahmetli köpeğin ölümü bizi ziyadesiyle üzdü." der.

Kadı, değişen bu tavrı karşısında hayrete düşen insanlara dönerek der ki:

"Bu durum sizi hayrete düşürmesin, bu köpeğin geçmişini araştırdım, Ashab-ı Kehf köpeği Kıtmir’in soyundan geldiğini keşfettim." der.

(Cevriye Ferah Cetin’in sayfasından alıntıdır.)

**

"Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür.  Adaleti öldürdüğün gün,  devlet de ölür!" demiş Fatih Sultan Mehmet...

Ali Şeriati de;

" İbadetinden kul kendi sorumludur, ama adaletsizlikten tüm İNSANLIK sorumludur!" diyerek adaletin insanlık için önemini vurgulamıştır.

Adaletin gözleri adil olsun diye bağlıdır, haksızlıklara göz yumsun diye değil!..

 

Milletvekili seçilmiş olan Can Atalay’ın başına gelenler bence burjuva diktatörlüğünün ya da sözde burjuva demokrasisinin gerçek yüzünün bir kez daha açığa çıkmasından başka bir şey değildir. Çünkü 1982 de silahların gölgesinde halka dayatılan Anayasanın savunulacak bir tarafı yokken bile mevcut iktidarın kendi çıkarı doğrultusunda orasından burasından yamalı bohçaya dönüştürdüğü ve kendi koydukları yasaları (Anayasayı)  bile tanımadıkları günleri yaşamaktayız.

Gerçi bu Anayasada kendi koydukları yasaları tanımam azlık geleneği, “Anayasayı bir kere delmekten bir şey olmaz.” diyen Özal ile başlamıştır. Muhalefetse; kuru gürültüden öteye gitmemektedirler.

Adalet,  herkesin ihtiyacı olanı ve hak ettiğini almasıdır.

 “Adalet ve adaletsizlik toplumumuzu ilgilendiren en önemli kavramlar ve olgulardır.” Ülkemizde adalet kavramının hiç de anlamına uygun kullanılmadığına her alanda şahit olmaktayız. Yaşadığımız olaylar, duyduğumuz haberler, gazetelerde yazılıp çizilenler adaletsizliğin her alana nüfuz ettiğini gözler önüne sermektedir. Örneğin Türkiye’deki emeklilerin durumu adaletsizliğin en büyük örneğidir. Tek tek ele almak yerine vereceğim bir tek örnek bile emeklilerin gerçek durumunu gözler önüne sermektedir.

Ben emekli olurken aldığım ücretle, alacağım emekli aylığım arasında 50 TL. fark vardı. Şimdi ise benimle emsal derece bir işte şu anda çalışan arkadaşımla, benim aldığım emekli aylığım arasında fark 13.000 TL dir. Bunu kim ve hangi yetkili eşitlik ve adalet kuralıyla açıklayabilir. 

Oysaki adalet:  “Hakkı teslim etmek ve kim olursa olsun eşit davranış ve eylemde bulunmaktır.’’ Adalet, her şeyi layık olduğu yere koymak, doğru hüküm vermek ve haksızlığa meydan vermemektir.

Adaletin karşıtı ise açık ifadeyle haksızlık ve uygulama biçimi faşizmdir.

En yüksek erdem sayılan adalet, akıl ve vicdan unsurlarından oluşur. Aklı ve vicdanı olmayan kişi ve toplumların varacağı sonuç faşizmdir. Bu şu anlama gelmektedir ki; mevcut iktidar ve ortakları her konuda olduğu gibi, emeklilere karşı uygulanan ücret politikalarında akıl ve vicdan fukarasıdırlar…

 Eğer ki toplumsal barış isteniyorsa her alandaki adaletsiz tutumlar ivedilikle terk edilmelidir… Yaşar Geler’in dediği gibi: “Adaletsizliğin de, ve adaletsizliği yaratanlara karşı da bir yaptırım Olmalı” dır…