“İnsan hakları ihlalleri, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve demokratik süreçlerin işlemez hale gelmesi, toplumun her kesiminde derin bir kaygı yaratmaktadır.”
Güçlü bir demokrasinin temelinde, insan haklarının güvence altına alınmış olması, özgürlükçü ve çoğulcu bir siyasal anlayışın hâkim olması yatmaktadır. Milli, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti idealine bağlı bir Sivil Toplum Kuruluşu olarak, bu değerlerin Türkiye’de tam olarak tesis edilmesi için gereken çabaları sürdürmeye kararlıyız.
Ancak, yaşadığımız dönemde, İktidar Bloğu’nun Ana Muhalefet Partisine, Muhalif Parti Liderlerine, Basın Mensuplarına, Belediyelere, Belediye Başkanlarına ve iş dünyasına yönelik hukuki süreçlerine dair uygulamalar, kaygılarımızı giderek artırmaktadır. Bu hukuki süreçler, demokratik ülkelerde asla kabul edilemeyecek boyutlara ulaşmakta ve bu durumun herhangi bir gerekçe ile normalleştirilmesi mümkün olmamaktadır.
Yürütülen bu tür uygulamalar, iktidar bloğunun Anayasaya ve demokratik kurallara kendini bağlı hissetmediğini açıkça ifade etmektedir. Bu gerçek, sadece siyasi bir krizin değil, aynı zamanda toplumsal bir kaosun da habercisidir.
Bugün, karşı karşıya olduğumuz zorluklar, yalnızca siyasal alanda değil; ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda da derin etkiler yaratmaktadır. Adaletin zedelendiği, hukukun üstünlüğünün sorgulandığı bir ortamda, ekonomik güven ve toplumsal refahın sağlanması mümkün değildir.
Demokrasiye ve hukuk devletine olan inancın sarsılması, yatırım ortamını olumsuz etkilerken, toplumsal huzuru ve barışı da tehdit etmektedir. Bu sebeple, toplumu oluşturan her kesimin; iş dünyasından akademi dünyasına, sanatçılardan tüm emekçilere kadar herkesin, ortak bir demokrasi bilinciyle hareket etmesi, ülkemizin aydınlık yarınları için zorunludur.
Ülkemiz, elbette ki bu günleri aşacaktır. Ancak, bunun için demokrasiye ve cumhuriyete bağlı olan tüm yurttaşların, hukuksuzluklarla mücadele etmek üzere el birliğiyle hareket etmesi gerekmektedir. Her bir birey, adaletin sağlanması için sesini yükseltmeli, her platformda bu mücadeleye katılmalı, demokrasi ve milletin egemenliği için elinden geleni yapmalıdır.
Atatürk’ün bizlere emanet ettiği bu güzel vatanın değerlerine sahip çıkmak, çağdaş ve uygar bir toplumun temelini oluşturur. Ulu Önder, özgür bireylerin oluşturacağı bir toplumun her alanda güçlü olacağını her zaman vurgulamıştır. Bu nedenle, Cumhuriyetimizin niteliklerine ve Anayasa’da ifade edilen değerlere sadık kalmak, hepimizin öncelikli görevi olmalıdır.
Bizler, tüm bu süreçlerde kararlılıkla demokrasiyi, insan haklarını ve özgürlükleri savunmaya devam edeceğiz. Birlik ve dayanışma içerisinde, barışçıl bir anlayışla taleplerimizi dile getirirken, hukukun üstünlüğünü esas alacağız.
İnancımız odur ki; adaletin gölgelendiği, özgürlüklerin kısıtlandığı hiçbir düzen, uzun ömürlü olamaz. Gelecek nesillere onurlu, adil ve özgür bir Türkiye bırakmak için her bir vatandaşımıza önemli görevler düşmektedir. Bu anlayışla, umudu büyütmeli, adalet ve demokrasi mücadelesinden asla vazgeçmemeliyiz.
Unutulmamalıdır ki, demokrasilerde “millet iradesi”nin üzerinde hiçbir güç olmamalıdır.
Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir!
Kamuoyuna Saygılarımızla…
(Artvin Faal Gazeteciler Derneği)